Toprağın mineral kısmı

Font:      

Genel itibariyle toprak kütlesi iki kısımdan oluşur:
1) mineral
2) organik
Mineral kısım toprak katmanlarının aşınması, parçalanması ve bazen de organik kısmın tamamen yanması sonucu oluşabilir. Organik kısmı ise çoğu durumda bitki ve organik atıkların çürümesi sonucunda oluşur. Her bir toprak kütlesinde yukarıda belirttiğimiz mineral ve organik kısımlar eşit miktarlarda değildir. Genellikle mineral kısım organik kısma nazaran çoğunluk teşkil eder, ancak bazı durumlarda, özellikle bataklıklarda organik kısım mineral kısma göre daha çok olur. Bildiğimiz gibi, toprağın mineral kısmı katmanlardan oluştuğuna göre ve toprağın mineral kısmı toprak katmanının hem mineral hem de kimyasal içeriğine bağlı olduğu için, toprağın “ana katmanlarını” daha geniş tanımamız gerekir. Toprağı oluşturan katmanların birincisi “volkanik katmanlardır”. Bu katmanlar bildiğimiz gibi sıvı magma katmanının donması sonucu oluşan katmanlar hesap edilir. Volkanik katmanlar toprağın oluşumunda oldukça az rol üstlenmişler. Çünkü bu katmalara genç jeolojik tortuların altında gömülü olarak rastlanır. Ancak ender durumlarda dağ bölgelerinde volkanik katmanın ana katman gibi toprağı oluşturduğu gözlemlenmektedir. Örneğin, Azerbaycan’ın Küçük Kafkas bölgesinde, Ermenistan’da, Kırım ve Ural’da volkanik katmanların toprak katını oluşturduğu bilinmektedir.
İkinci grup toprak katmanlarından “Metamorfik katmanlar” bilinmektedir. Bu katmanlar yüksek sıcaklık ve basınç altında oluşan katmanlardır. Metamorfik katmanlar, volkanik katmanlar gibi toprak katının oluşumunda oldukça küçük paya sahiptir. Çünkü bu katmanlar halen dış etmenlerin etkisiyle değişime uğramaktadır.
Nihayet üçüncü grup katmanlar “Çökelti katmanları”dır. Bu katmanlar toprak katının oluşumunda büyük öneme sahiptir. Bilindiği üzere, çökelti katmanları ister hava, ister su ortamında çöken katmanlardan oluşmaktadır. Özellikle, SSCB coğrafyasında yer alan toprak türlerinin büyük çoğunluğunun çökelti katmanlarından oluştuğu bilinmektedir. Toprağın oluşumu için büyük önem arz eden çökelti katmanlarının genç olan kısmıdır. Özellikle 4. döneme ait çökelti katmanlar önemlidir. Bu dönemin katmanlarını oluşum koşullarına bağlı olarak, iki ana gruba ayırabiliriz:
1. Karasal çökeltiler;
2. Deniz çökeltileri.
Ülkemizde en çok bilinen karasal çökeltilerdir. Deniz çökeltileri ise, daha ziyade eski deniz havzalarında ve deniz kıyılarında görülmektedir. 4. dönemin karasal çökeltileri aşağıda belirttiğimiz türlere bölünmektedir.
1. Buz çökeltileri
2. Su - buz çökeltileri
3. Göl – buz çökeltileri
4. Göl çökeltileri
5. Alüvyon çökeltiler
6. Göl – alüvyon çökeltiler
7. Prolüvyon çökeltiler
8. Elüvyon türevler
9. Delüvyon türevler
10. Elüvyon – delüvyon çökeltiler
11. Eol çökeltiler
1. Buz çökeltileri: Bu türe çeşitli morenler aittir. Bilindiği üzere moren katmanlar, devasa buzulların hareketi sonucu sürüklenerek biriken katmanlardır. Katmanlar buzulun altında çökelti haline gelmişse, bunlara “dip morenler”, yan tarafında birikenlere “yan morenler” ve uç tarafına birikenlere de “son morenler” denir. Genellikle, moren çökeltiler mekanik içeriği itibariyle çeşitlilik arz ederler. Çoğu durumda moren çökeltiler killi, kumsal, kum ve çakıllı çökeltilerden oluşur.
2. Su – buz çökeltileri: bu çökeltiler buzul suları vasıtasıyla sürüklenerek biriken çökeltilerden oluşur. Mekanik içeriği itibariyle çakıllı çökeltilerdir. Bazı durumlarda su – buz çökeltileri eğri büğrü çizgilere benzer rölyef oluşturacak şekilde birikirler. Bu biçimde rölyefe “öz” denir. Başka durumda su buz çökeltileri geniş bir alana yayılır. Böylece çıplak, ufak çakıllı bölge oluştururlar. Bu biçimde rölyefe “zandr” denir.
3. Göl – buz çökeltileri: bu çökeltilere buzul kıyılı göllerde rastlanır ve çoğu zaman onlar rölyefin inişlerine yayılmış durumda olurlar. Bu çökeltilerin temel özelliklerinden biri, şeritli kil oluşturmalarıdır.
4. Göl çökeltileri: bu gibi çökeltiler çoğu zaman aran ve düz arazilerde görülmektedir. Ekseri hallerde onlar büyük çukurlarda birikirler. Belirgin özellikleri ise, çökeltilerde şeritliliğin bulunmamasıdır. Mekanik içeriği itibariyle oldukça ağır killerde oluşurlar.
5. Alüvyon çökeltiler: bu çökeltiler nehir yataklarında ve nehir ağızlarında bulunurlar. Bu çökeltiler nehrin belirli dönemlerde taşması ve daralması sonucunda oluşan çökeltilerdir. Mekanik içeriği itibariyle çok çeşitli ve katmanlı olurlar. Bu çökeltilerde kimi zaman kumsal, kil ve çakıl katmanları bir birinin yerine geçer.
6. Göl – alüvyon çökeltiler: bu çökeltiler göl ve alüvyon çökeltiler gibi karmaşıktırlar. Esasen aran bölgelerinde yaygındırlar. Mekanik içeriği itibariyle bazen ağır killi, bazen de kumsaldırlar.
7. Prolüvyon çökeltiler: geçici taşkınlarla sürüklenen çökeltilere denir. Çoğu durumda dağlık ve dağ eteği bölgelerde görünürler. Mekanik içeriği itibariyle taşlı, çakıllıdırlar. Bazı durumlarda prolüvyon çökeltiler belirli rölyef biçimleri oluşturabilirler. Örnek olarak, dağ eteği bölgelerde nehir yataklarının oluşumunu gösterebiliriz.
8. Elüvyon çökeltiler: katmanların aşınması sonucunda oluşan hiçbir doğal araç vasıtasıyla bir yerden başka bir yere sürüklenmeyen, aşınma sonucu meydana gelen ürünlere elüvyon türevleri denir. Elüvyon türevler hem içerik itibariyle, hem de görünüş itibariyle çeşitlilik arz ederler. Şöyle ki, yüksek dağ zirvelerinde elüvyon türevleri çıplak taş şeklinde, sıcak aran bölgesinin rutubetli yerlerinde ise, bu çökeltiler genellikle kil şeklinde bulunurlar. Elüvyon çökeltilerin karakteristik özelliği bu çökeltilerin katmanlarla olan doğrudan ilişkisidir. Toprak katmanının içeriği, rengi ve mineral yapısı nasılsa, elüvyon çökelti de aynı yapıyı benimser. Azerbaycan’da elüvyon çökeltiler toprağın temel katmanı olarak Büyük ve Küçük Kafkas dağlarının olduğu bölgede rastlanmaktadır.
9. Delüvyon çökeltiler: geçici yağmur sularıyla aşınan ürünlerin kısa mesafeye sürüklenerek biriken çökeltilere delüvyon çökeltiler denir. Delüvyon çökeltiler çoğunlukla dağların yamaçlarında, rölyevin inişlerinde ve dağ eteği bölgelerde görülmektedir. Bunun gibi çökeltiler diğerlerine nazaran daha narin görünüme sahiptirler. Mekanik içeriği itibariyle kil şeklinde bulunurlar. Delüvyon çökeltileri yukarıda belirttiğimiz çökeltilerden ayıran temel özellik, onların içeriğinde milli çizgilerin bulunmasıdır.
10. Elüvyo-delüvyon çökeltiler: kimi zaman yukarıda belirttiğimiz elüvyon ve delüvyon çökeltiler doğada birbirine karışmış durumda bulunurlar. Bu durumlarda bunlara elüvyo-delüvyon çökeltiler denir. Çökeltilerin karışık durumda olan türevi onların oluştuğu ortama bağlıdır. Özellikle burada yerin rölyefi büyük önem taşır. Örn: elüvyon çökeltiler aşındığı yerde kalırsa, yerin eğimine bağlı olarak, bunlar delüvyon çökeltilerle bastırılabilir. Özellikle bu şekilde iki katman birbirine karışır. Elüvyo-delüvyon çökeltilere çoğu zaman dağ eteği bölgelerde rastlanılabilir.
11. Eol çökeltiler: rüzgârlarla sürüklenerek biriken çökeltilere eol çökeltiler denir. Genellikle eol çökeltiler kumsal ve kum çökeltiler şeklindedirler. Bu gibi çökeltilere çoğu zaman sahra ve yarım sahralarda, bazen de deniz kıyılarında rastlarız. Eol çökeltiler bazen rölyef oluşturacak kadar birikebilirler. Sahralarda ve deniz kıyılarında gördüğümüz kum tepeleri bunun birer örneğidir. Bir çok bilim adamı SSCB coğrafyasında yaygın olan (Orta Asya) löss çökeltileri de eol çökelti sınıfına ait etmektedirler. Dolayısıyla, yukarıda belirttiğimiz IV dönemin çökeltileri hem dünya çapında, hem de SSCB coğrafyasında toprağın oluşumuna katkıda bulunan ana katmanlardırlar. Bu çökeltilerin çeşitliliğine bağlı olarak, toprak örtüsü hem mineral içerik itibariyle, hem de mekanik içerik itibariyle çeşitlilik arz eder. Yapılan araştırmalar sonucunda, genellikle morenler üzerindeki türev toprakların asidik tepkimeye, delüvyon çökeltiler üzerinde biriken toprakların ise alkali ve nötr tepkimeye sahip olduğu tespit edilmiştir.
Volkanik ve metamorfik katmanların içeriği
Toprağın oluşumunda katmanların mineral yapısının önemli etkisi vardır. Bu minerallerin toprak oluştuğu sürece onun mekanik içeriğiyle ve toprakta oluşabilecek gıda maddeleriyle doğrudan bağlantısı bulunmaktadır. Bu nedenle, kısa da olsa katmanlarda yer alan temel mineralleri tanımamızda fayda var. Genel itibariyle volkanik ve metamorfik katmanlarda iki grup mineral gözlenmektedir.
1. Temel mineraller
2. İkinci dereceli mineraller
Temel mineraller katman türünü belirler.
İkinci dereceli mineraller ise katman içeriğinde az bulunmasına rağmen, gelecekte toprağın içeriğinde gıda maddelerini oluşturur. Temel mineraller aşağıdakilerdir.
1. Kuvars
2. Çöl spatları
3. Feldspat
4. Piroksen ve anfiboller
5. Olivenler
6. Mikalar
Bu minerallerden kuvarsın dışında kalanlar oldukça karmaşık ve bazen basit silikatlara aittirler.
İkinci dereceli mineraller.
1. Apatit ve pirit mineralleri bu gruba ait edilir. Bu minerallerin her biri belirttiğimiz gibi toprak katmanında gıda maddeleri için menşe teşkil ederler. Apatit mineraller toprakta fosforik asit ve fosforlu tuzların birleşimini meydana getirir. Pirit mineraller ise kükürtlü asit ve kükürtlü tuzları oluşturur.
2. Kuvars: Bu mineral renksiz ve kremnik asidin susuz oksididir.
Çöl spatları: Bu mineraller H2Al2Si6O16 (alümo-kremni) asidinin tuzlarıdır. Bazı durumlarda alümo-kremni asidinde hidrojenin yerini potasyum alırsa, bu durumda K2Al2Si6O16 ortoklaz minerali, şayet hidrojenin yerini sodyum alırsa, bu durumda da Na2Al2Si6O16 albit oluşur.
Feldspat: bu minerallerin içeriğinde alüminyumun dışında klorür ve kükürt tuzlarını bulabiliriz. Bu gruba dahil edilen mineraller şunlardır:
Leysit - K2Al2Si4O8
Sodalit – 3Na2Al2S2O8
Nefelin - Na2Al2S2O8
Piroksen ve anfiboller: bu gruba karmaşık ve basit silikatların tuzları girer. En yaygın olan mineraller şunlardır:
Enstatit – MgSiO3
Diopsit – CaMgSi2O6
Vollastant – CaSiO3
Avgit – Ca(MgFe) Si2O6 + CaAl2SiO6
Horimblent – Ca(MgFe)3Si4O12
Olivin – (MgFe)2SiO4
Bu mineral grubu çoğunlukla temel katmanlarda görülmektedir.
Mikalar: Bu grup mineraller ikiye ayrılır:
1. Muskavit
2. Biyotit
Muskovit minerali açık renkli, biyotit ise koyu renkli siyahımsıdır.

II Dereceli mineraller
Bu gruptaki mineraller diğerlerine nazaran daha az gelişmiştir. Ancak bunların toprakta bulunmasının önemi büyüktür. Çünkü bunlar gelecekte toprakta oluşabilecek bir gıda maddesinin menşei olabilirler. Bu gruba pirit ve apatit mineralleri dahildir. Pirit minerali toprakta kükürtlü asit ve kükürt tuzlarını oluşturur, apatit minerali ise toprakta esasen fosforlu birleşimleri oluşturur.
Katmanların aşınma süreci.
Herhangi bir katman jeolojik ortama bağlı olarak doğrudan yeryüzüne çıkarsa, doğanın dış güçlerinin etkisi altında kalır. Bu dış güçlerin etkisi altında katmanlar hem kendi fiziksel yapılarını, hem de kimyasal içeriğini değişirler. Sonuçta hiç de ilkel katmana benzemeyen yeni bir çökelti oluşur. Buna “aşınma” ürünü denir. Doğanın dış güçlerinin etkisi altında katmanlar kendi içerik ve yapısını değişirse, bu sürece de “aşınma süreci” adı verilir. Katmanların parçalanma ortamına ve nedenlerine bağlı olarak, aşınma süreci üç şekilde gerçekleşir:
1. Mekanik aşınma
2. Kimyasal aşınma
3. Biyolojik aşınma
Mekanik aşınma: bu aşınma katmanın fiziksel etkisi altında parçalanarak ufak kırıntılar haline geçme sürecine denir. Mekanik aşınmanın özelliği aşındırdığı katmanda yüzey sayısını artırmasıdır. Mekanik aşınmaya neden olan temel etmenler bunlardır:
1. Sıcaklıkların değişmesi
2. Donmuş suların etkisi
Bilindiği üzere, her bir cisim gibi katmanlar da hararetin etkisi altında kendi hacmini büyütebilir ve gecenin ayaz vakti de katman kendi hacmini mümkün olduğunca azaltmaya başlar. Bu süreç doğada uzun süre devam eder ve sıcaklığın etkisi altında kah büyüyüp, kah da daralmasına bağlı olarak, katmanların üzerinde ince tüy gibi yarıklar oluşur.
Katmanlarda ince yarıkların oluşması onların mineral içeriğine bağlıdır. Çünkü her bir mineralin kendisine göre şişme katsayısı vardır. Bazı mineraller sıcaklığın etkisiyle hacmini büyütürse, başka mineraller hacimlerini daha az değişebilir ve katmanın içeriğinde çeşitli mineraller bulunması, elbette bu katmanın mekanik aşınmaya daha hızlı maruz kalabileceğini gösterir. Sıcaklığın etkisiyle mekanik aşınmaya en çok kuru ve ılıman iklimli ülkelerde rastlanır. Soğuğun aşınmasında donmuş suların etkisi büyüktür. Atmosfer rutubeti ve yağış suları katmanların üzerinde oluşan yarıklardan tedricen süzülerek katmanın derin katlarına geçerler. Bu bölgelerde ayaz olduğunda katmanların içindeki su donarak buza dönüştükçe hacmini genişletir ve giderek katmanlarda oluşan yarıkları daha da büyütür. Katmanın bu tür donmuş suların etkisiyle parçalanmasına “ayaz” aşınması denir.
Yukarıda belirttiğimiz etmenlerin dışında, katmanlar rüzgarın etkisiyle de mekanik aşınmaya uğrar. Rüzgarın kendi beraberinde getirdiği kum parçacıkları katmanları tedricen perdahlar. Rüzgar aracılığıyla çoğu zaman yumuşak katmanlar aşınırlar. Örneğin, kireçtaşı. Bu şekilde aşınmaya çoğunlukla sahra ülkelerinde rastlanır. Mekanik aşınmanın önemli etmenlerinden biri de buzulların etkisidir.
Buzullar hareket ettikçe, katmanları tedricen yontar ve böylece katmanların giderek ufalanmasına neden olurlar. Mekanik aşınmaya daha çok yüksek dağ bölgelerinde, Arktik’te ve kuru sahalarda rastlanır. Bazı durumlarda mekanik aşınma o kadar şiddetli gerçekleşir ki, katmanlar büyükçe alanı kaplarlar.
Kimyasal aşınma: Doğada katmanların mekanik aşınması gibi, kimyasal aşınması gerçekleşebilir. Bu iki sürecin birbiriyle sıkı bağlantısı vardır. Hatta bunları birbirinden ayırmak doğru değildir. Çünkü katmanların mekanik ve kimyasal aşınması eşzamanlı olarak gerçekleşebilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, katmanların mekanik aşınması zamanı onların yüzeyi artar ve kimyasal aşınma için elverişli ortam hazırlarlar. Böylece, katmanların mekanik aşınmasının kimyasal aşınma için hazırlık süreci olduğunu söyleyebiliriz. Kimyasal aşınma zamanı katmanlar kendi içeriğini ve mineral yapısını derinden değiştirirler. Kimyasal aşınmayı oluşturan etmenler bunlardır: su, karbon gazı ve oksijen. Su kimyasal aşınmanın esas etmenlerinden biridir. Çünkü suyun yardımıyla karbon gazı ve oksijenin etkisi artar. Bunun dışında, suyun kendisinin de doğrudan etkisi vardır. Suyun katmanlara birinci etkisi çözücü olma özelliğidir. Katmanların suda erime derecesi az olsa da, doğada bu süreç öyle uzun zaman devam eder ki, su da kendiliğinde katmanlarda bulunan bazı maddeleri yıkayabilir. Bunun dışında su ayrı minerallerle tepkimeye girerek susuz mineralleri sulu birleşim minerallerine dönüştürür. Bu onun fiziksel yapısına etki eder. Daha doğrusu, su kendi sertliğini kaybeder ve giderek onun da suda çözülme derecesi yükselir. Ayrıca, suyun çözülme derecesini artıran etmenlerden biri de karbon gazıdır. Suyun içeriğinde karbon gazının bulunması, onun çözücülük etkisini yükseltir. Bilindiği üzere, doğada “temiz” su kavramı yoktur. Bu sular her zaman karbon gazıyla doygun durumdadırlar. Suyun çözücülük derecesi çok büyüktür. Buna örnek olarak, her yıl nehirlerle denizlere 4 milyar kg civarında tuz taşındığını gösterebiliriz. Donmuş su sadece katmanları çözmekle kalmaz, onları parçalayabilir ve böylece çeşitli yeni birleşmeleri oluşturur. Suyun parçalama kabiliyeti onun ayrışma derecesine bağlıdır. Su ayrışması neticesinde HOH adlanan iyonlara parçalanır. Burada H iyonu katmanlarda bulunan asidiklerle tepkimeye girerek yeni birleşmeler oluşturur ve böylece katmanın kimyasal içeriğini derinden değiştirmiş olur. Suyun ayrışma derecesi onun sıcaklığına bağlıdır. Sıcaklık arttıkça suyun ayrışma derecesi de artar. Örneğin:
0º - 1
10º - 1,7
18º - 2,4
34º - 4,5
50º - 8,0
Bu sayılardan şu sonucu çıkarabiliriz: sıcaklık arttıkça suyun ayrışma derecesi de yükselir. Katmanların çeşitli iklim kuşaklarında kimyasal aşınması eşit gerçekleşmeyebilir. Soğuk, ılıman kısa yaz mevsimlerinde kimyasal aşınma daha zayıf, sıcak bölgelerde ise kimyasal aşınma daha şiddetli gerçekleşir. Kimyasal aşınma, belirttiğimiz gibi, katmanların içeriğinde yeni birleşmeleri oluşturur. Açıklayıcı olması için feldspatın kimyasal aşınmasını örnek verebiliriz:
Ortoklaz 1) K2 Al2 Si6 O16 + 2 H2 O + CO2 =
= H2 Al2 Si2 O8 • H2O + K2 CO3 + 4Si O2

Apartit 2) Ca Al 2 Si O8 + 2H 2 O + CO2 =
= H2 Al2 Si2 O8 • H2O + Ca CO3

Albit 3) Na2 Al2 Si6 O16 + H2O + CO2 =
= H2 Al2 Si2 O8 • Na2 CO3 + 4Si O2
Soda
Yukarıda yazdığımız tepkimelerden şu sonuca varabiliriz: suyun etkisiyle alümosilikatlar aşındığında birçok yeni birleşmeler oluşurlar. Örneğin, serbest kuvars CO2, soda Na2CO3, potasyum karbonat K2CO3 ve kaolin H2Al2Si2O8 • H2O oluşturur.
Kimyasal aşınma sonucunda feldspatların kaolin oluşturma sürecine kaolinleşme süreci denir. Bu tepkimede oluşan SiO2 türev ortamına bağlı olarak, bazen çözülebilir ve sularla yıkanır, bazen de susuz kuvars şeklinde çökelti haline gelerek toprağın esas kısmını oluşturur. Kaolin maddesi ise içeriği itibariyle oldukça basittir. Ancak çok yüksek sıcaklık ve yüksek rutubet altında (tropikal ülkelerde) kaolin maddesi de ayrı birleşmelere parçalanabilir:
Fe (OH)2
Al (OH)2
Dolayısıyla, kimyasal aşınma sonucunda herhangi bir katman sade kimyasal tuzlara, hidratlara ve oksitlere parçalanabilir. Örneğin, Ca CO3, Na2 CO3, Fe OH2, Al OH2, K 2 CO3, Si O2 vs. Yukarıda belirttiğimiz gibi kimyasal aşınmanın temel etmenlerinden biri havayı oluşturan oksijendir. Bu etmen katmanların içeriğinde bulunan mineralleri oksitleştirerek bir mineralden başka bir minerale dönüştürebilir. Buna açıklık getirmek için mıknatıs minerallerinin oksitleşmesi sonucunda hematit mineraline dönüşümünü örnek verebiliriz.
4Fe3O4 + O2 = 6Fe2O3 hematit.
Hematit minerali oldukça dayanıksız olduğu için, suyun etkisiyle demir hidratına dönüşür.
Fe2O3 + 3H2O = 2 Fe (OH)3 demir hidratı.
Daha bir örnek de pirit mineralinin oksitleşmesine verelim.
Fe Si2 + O + H2O =
Demir asidi = Fe SO4 + H2SO4 sülfürik asit.
Burada oluşan FeSO4 tuzu demir hidratına dönüşür ve sonra da demir oksidine dönüşür.
Sülfürik asit ise minerallerde bulunan temel maddelerle tepkimeye girer ve çeşitli sülfürik tuzlar oluşturur. Dolayısıyla, kimyasal aşınma sonucunda oldukça çeşitli süreçlerin etkisiyle katmanlar parçalanarak birçok yeni birleşmeler oluşur. Genellikle katmanlar içerik itibariyle çeşitlilik arz ettikleri için, aşınma sürecinde de oldukça çeşitli aşınma ürünleri meydana gelir. Temel katmanlar aşınırsa bunların kimyasal aşınma ürünlerinde çoğunlukla kil, potasyum karbonat, magnezyum karbonat, demir hidrat gibi maddeler oluşur. SiO2 ise bu aşınma ürünlerinden meydana gelir. Bunun tersine asidik katmanların (granit gibi) kimyasal aşınması sonucunda yukarıda belirttiğimiz birleşmelerin yanı sıra kum çökeltisi gibi en çok SiO2 birleşmelerini bulabiliriz.
Özellikle, elde olunan aşınma ürünlerinin içeriğinin genel itibariyle aşınma sürecinin aşamalarına bağlı olduğunu vurgulamak lazım. Aşınma sürecinin birinci aşamasında aşınma ürünleri oldukça kabadırlar. Bunların içeriğinde daha çok zayıf aşınmış mineralleri ve katman kırıntılarını bulabiliriz. Başka birleşmelere de örnek olarak, potasyum, mıknatıs, karbonat tuzlarını gösterebiliriz. Demir, alüminyum birleşmeleri çok az yere sahiptir. Aşınma süreci sonuna kadar devam ederse, daha doğrusu aşınmanın sonuncu aşamasında yukarıdakinin tersine daha az oranda zayıf aşınmış mineral kırıntılarına rastlarız. Daha çok yeni kimyasal birleşmeleri görebiliriz. Böylece, aşınma ürünlerinin içeriğinin bu katmanın yaşına bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Genç katmanlar her zaman daha az aşınmıştırlar. Eski katmanlar ise daha derinden aşınmıştırlar. Bunu temel alarak, genel itibariyle aşınma ürünlerini 4 gruba ayırabiliriz. Birinci gruba ait olan aşınma ürünleri, içeriğinde halen tamamen aşınmamış veya zayıf aşınmış mineral kırıntıları bulunduran ürünlere denir. Bunların içeriğinde serbest kuvars ve kil görülebilir. Üçüncü grup aşınma ürünlerine ise son aşınma ürünleri denir. İster katman parçaları, isterse de mineral kırıntıları sonuna kadar aşınmıştırlar ve bu ürünlerin içeriğinde kristal olmayan silikat hidratına, alüminyuma ve demir hidratına rastlanır. Dördüncü grup aşınma ürünlerine karbonat, sülfat ve fosfat asitlerinin tuzları aittir. Birinci ve ikinci gruba dahil olan aşınma ürünlerinin toprağın oluşumunda çok da büyük rolü olmadığını söyleyebiliriz.



Okunub: 1550

Yorumlar: 0
Bu mekaleye fikir bildir ve ya yorumlara bak

Kitapları

Şirvan ovalığı toprakların çoraklaşması ve onunla mucadele araştırmaları Şirvan ovalığı toprakların çoraklaşması ve onunla mucadele araştırmaları
Mil ovalığı topraklarının islahı Mil ovalığı topraklarının islahı
Azerbaycanın killi çoraklıklarının hizlı islahı Azerbaycanın killi çoraklıklarının hizlı islahı
Dellüvial çorak topraklar ve şunların islah soruları Dellüvial çorak topraklar ve şunların islah soruları
Azerbaycan ovalığ kısmının delüvial çorak toprakları Azerbaycan ovalığ kısmının delüvial çorak toprakları
Azerbaycanda çorak topraklar ve onların iyileştirilmesi Azerbaycanda çorak topraklar ve onların iyileştirilmesi
Dağlarım benim Dağlarım benim